Sağlıklı Yarınlara

Son Yazılar

Daha fazla yükle

Pek Çok Vaadi Olan Bir Molekül

1493-1541 yıllarında yaşamış ve kendisine Paracelsus adını veren İsviçreli doktor Theophrastus Bombastus von Hohenheim, Avrupa’da tıp alanında kimyasal terapötiklerin reçetesini öneren ilk klinisyen olmuştur. Paracelsus’un, simya ve metallere olan ilgisini hastalarının tedavisine uygulayarak geleneksel yaklaşımlardan ayrılması kendisine “farmakolojinin babası” unvanını kazandırmıştır. Çinko sülfat, Paracelsus’un ilaç havuzunun önemli bir parçasıydı ve bu molekül o dönemde “gilla Theophrasti” (Theophrastus’un yardımcısı) olarak adlandırılmıştı.

Çinko tedavisi ile ilgili ilk bilimsel makale 1771 yılında yayınlanmıştır. Gaubius’un Latince yazılmış ve “Luna fixa Ludemanni” başlıklı çinko tedavisi hakkındaki makalesinde, ünlü simyacı Ludemann tarafından satılan gizli bir ilaç olan “luna fixa”nın çinko oksitten başka bir şey içermediğini belirtmiştir. Gaubius, çinkonun konvülsiyon ve spazmların tedavisindeki etkisine ilişkin çalışmalardan bahsetmiştir. 19. yüzyılda epilepsi tedavisinde oral çinko tedavisi kullanılmıştır. O günlerde reçete edilen dozlar olağanüstü yüksek olmasına ve uzun süreler boyunca uygulanmasına rağmen, çinko oksitin nispeten güvenli bir ilaç olduğu vurgulanmıştır. Öyle ki epilepsili hastaların çoğuna çinko oksit reçete eden Parisli klinisyen Herpin, hastalarını günlük 4.800 mg elementer çinko dozuyla tedavi etmiş. 19. yüzyılın ikinci yarısında, epilepsi için çinko tedavisine olan ilgi azalmış; düşük toksisitesi ve kusturucu etkisi nedeniyle, çinko sülfat kusturucu ve zehirlenmelere karşı panzehir olarak kullanılmaya başlanmıştır.

Daha yakın yıllarda çinko tedavisine ilgi yeniden canlanmış; 1961’de Amsterdam Üniversitesi’nde nörolog olan Schouwink, otozomal resesif bakır toksikozunda (Wilson hastalığı) çinko desteğinin etkisi üzerine tezini yazmıştır. Yüksek doz çinko sülfatın koyunlarda bakırın çözülmesine yol açabileceğini veteriner literatüründen öğrenen Schouwink, Wilson hastalığı olan iki hastada günde üç kez 45 mg’lık bir dozda çinko uygulandığında bakır dengesinin negatif olduğunu göstermiştir.

1942 yılında dahiliye uzmanı Memduh Tayanç, Kastamonu Memleket Hastanesi’nde takip ettiği hastalarda büyüme geriliği, karaciğer dalak büyüklüğü, üreme organlarında fonksiyon bozukluğu, toprak yeme, demir ve çinko eksikliğinin beraber görüldüğünü, ince bağırsaklarda anormallikler ile karakterize bir sendromu tanımlamış ve yerel bir tıp dergisinde yazdığı “Toprak Yeme Anemileri” başlıklı makalesinde hastalığa “Tayanç Sendromu” adını vermiştir. 1963’te Prasad, tıp dünyasında kabul görmüş bilimsel bir dergide yayınladığı makalede; çinko eksikliğine bağlı ortaya çıkan bir sendromdan ve bu hastalarda çinko takviyesinin büyümenin hızlanmasına, cinsel gelişimin normalleşmesine, tat keskinliğinin artmasına ve yara iyileşmesinin hızlanmasına neden olduğunu belirtmiştir. Dr. Memduh Tayanç’ın daha önce tanımladığı bu sendrom dünya literatüründe “Prasad Sendromu”, ülkemizde ise “Tayanç-Prasad Sendromu” olarak bilinmektedir.

1973’te Barnes ve Moynahan, çinko bakımından büyük ölçüde eksik olan sentetik bir diyetin neden olduğu akrodermatitis enteropatika belirtileri gösteren bir bebek tanımladı. Diyete çinko takviyeleri eklendiğinde cilt lezyonlarının kaybolduğunu ifade ettiler.

Bu gözlem, akrodermatitis enteropatikanın klinik sendromunun çinko eksikliğine bağlı olduğunun keşfedilmesine yol açmıştır.

1975’te Amerikan Pediatri Akademisi İlaç Komitesi, yeni teşhis edilen akrodermatitis enteropatika vakalarında çinkonun terapötik ajan olarak kullanılmasını önermiştir. O zamandan beri 250 yıl geçti ve bu vaatlerin bazıları gerçekleşti; çinko iki ciddi hastalık için aktif bir tedavi aracı oldu. 5 yaş altı çocukların ölüm nedenleri arasında ilk sıralarda yer alan ishal ve pnömoninin önlenmesinde ve tedavisinde başrol oynadı. Dünyada yüz binlerce bebeğin yaşama tutunmasına önemli katkı sağladı.

Gelecekte ise birçok kronik inflamatuvar hastalık için umut verici bir alternatif olacağı öngörülmektedir.

250 yıl önce Gaubius’un “Size pek çok vaadi olan bir ilaç sunuyorum.” diyerek tıp dünyasına duyurduğu çinkoyu ülkemiz tıbbına ilk olarak 1996 yılında ZİNCO markasıyla sunan Ecz. Berat Beran, “pek çok vaadi” olan bu ürün sayesinde milyonlarca bebek, çocuk ve yetişkinin çinkonun eşsiz faydalarından  yararlanmasında önemli rol oynamıştır.

Kaynak: Hoogenraad T.U. (1998) History of zinc therapy. In: Rainsford K.D., Milanino R., Sorenson J.R.J., Velo G.P. (eds) Copper and Zinc in Inflammatory and Degenerative Diseases.